 |
|
ABD KÜRTLERİN HER ZAMAN DÜŞMANI OLMUŞTUR

Özellikle 2003 yılında Irak’ın işgalinin ardında PKK’de dahil olmak üzere Kürtler örgütleri içinde ABD emperyalizminde büyük beklentiler içine girdikleri gibi Güney Kürdistan Kürtlere ABD’nin hamiliği, TC devletine karşı önemli bir duruş olarak gösterilmeye çalışıldı ve ABD emperyalizmi Kürtlerin dostu olarak propaganda edildi. Bu yönlü Kürt emekçileri arasında önemli bir beklenti ve yanılsama pompalandı. Türkiye'nin Kürtlere karşı yürüttüğü inkar ve imha siyasetine uluslararası alanda en büyük destek ABD'den geldi. ABD'nin Kürtlere yönelik kirli politikası son olarak 16 ve 22 Aralık operasyonların bir kez daha yakıcı olarak ortaya çıktı. TC devletinin izin almadan ve yalnız , tek başına düzenleyemeye gücünün yetmediği sınırötesi operasyonu ancak ABD desteğiyle yapabildi. ABD operasyonla ilgili istihbarat verdi, hava saldırısının gerçekleşmesi için kontrolündeki hava sahasını açtı.
Nitekim TC devleti, sınır ötesi operasyonu ABD'nin istihbarat bilgileri sonrasında gerçekleştirdiğini ve böylece operasyonu ABD’nin desteği ile yapıldığını kabul etti. ABD'li yetkililer de Türkiye'ye aktif destek verdiklerini her fırsatta açıkladı. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Türkiye'nin saldırısından önce kendilerini bilgilendirdiklerini açıklayarak, bunu 'eksiksiz koordinasyon' olarak tanımladı. Pentagon Sözcüsü Geoff Morell, 'PKK terörist tehdidi doğrultusunda Türklerin meşru savunma alanında bazı hakları var' diyerek Türkiye'ye verdikleri desteği bir kez daha teyit etti. 18 Aralık'ta Kerkük'e giden ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da, 'PKK' yi durdurmanın Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak çıkarına olduğunu' savundu.
Hatırlanacağı üzere, ABD Başkanı George W. Bush ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 5 Kasım'daki görüşmesinde PKK' nin tasfiyesine ilişkin kararlaştırılan tasfiye planı kapsamında en önemli adım, 16 Aralık'ta atıldı ve ardında 22 Aralık operasyonuyla devam etti.. Bush-Erdoğan görüşmesinden sonra ABD Başkanı George W. Bush, 'PKK ortak düşmanımızdır' şeklinde açıklamada bulundu ve bundan sonra tasfiye planının işlemesi için adımlar atıldı. Bu kapsamda Türkiye ile ABD arasında 'anlık istihbarat' kararı alındı, bu işbirliğinin yürütülmesi amacıyla da askeri yetkililerden oluşan yeni bir koordinatörlük mekanizması yürürlüğe konuldu. O günden itibaren PKK'nin Güney Kürdistan'daki kamplarının yerlerinin belirlenmesi amacıyla ABD'nin keşif uçakları devreye konuldu. PKK , ABD'den uçaklarını geri çekmesi amacıyla 7 Kasım'da Irak'taki ABD'li yetkililere mektup göndererek uyarıda bulundu. Ancak keşif uçaklarının uçuşu sürdü. Aynı zamanda Ankara'da 25 ABD'li subayın bulunduğu bir istihbarat merkezinin kurulduğu ortaya çıktı. Keşif bilgileri ve istihbarat paylaşımı sonrasında, ABD Irak hava sahasını Türkiye'ye açtı ve operasyon ondan sonra yapıldı.
Son operasyonlarla birlikte ABD'nin 'Kürtlerin dostu' olduğu ve emperyalizmin ipine tutunarak kuyuya inmenin ne kadar tehlikeli olduğu bir kez daha net açığa çıktı oldu. Saddam Hüseyin'in yıkılması ve Irak’ın işgalinin ardında bazı Kürt çevreleri, Güney Kürdistanlı güçleri desteklediği için, 'ABD Kürtlerin stratejik dostudur' değerlendirmeleri yapmış ve ADBD2yi bölgeye ve Kürtlere özgürlük getirecek güç olarak görmüştü. Son olarak Irak ve Afganistan'da katliam üstüne katliam yapan ABD ise, Kürtleri değil, sömürgeci emperyalist çıkarlarını esas aldığını bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Elbette ABD'nin bu politikası yeni değil. ABD, PKK' ye karşı öteden beri Türkiye'ye destek veriyor. 1990'lı yıllarda Kürtlere karşı Türkiye'ye her şekilde destek veren ABD, özellikle 1991'deki Birinci Körfez Savaşı sonrasında denetimine aldığı Güney Kürdistan'ı kapsayan 36'ncı paralel kapsamındaki hava ve kara sahasının Türkiye tarafından kullanılmasına sürekli olarak izin verdi. Dolayısıyla Türkiye'nin şimdiye kadar düzenlediği bütün sınır ötesi operasyonlara ABD aktif bir şekilde destek verdi. Destek sadece hava ve kara sahasının açılmasıyla sınırlı kalmadı, aynı zamanda NATO üyesi ve Ortadoğu'daki 'en sadık müttefiki' olması nedeniyle ABD, Türkiye'ye silah ve mühimmat desteği de verdi. ABD siyasetinde ağırlıklı yerleri olan ve Kobra tipi helikopter, F-16 uçakları ile daha birçok savaş materyalini satan silah tüccarları da en büyük pazar olarak Türkiye'den hala yararlanıyor.
ABD'nin Türkiye'ye en büyük desteği ise, PKK önderi Abdullah Öcalan yönelik 9 Ekim 1998'de başlatılan ve 15 Şubat 1999'da Türkiyeye teslim edilmesiyle sonuçlanan olay oldu. ABD emperyalizmi , Öcalan'ın bütün dünyadan tecrit edilerek, Türkiye'ye teslim edilmesinde birinci dereceden rol oynadı. PKK' nin darbelenmesi ve bölünüp parçalanarak etkisiz kılınması amacıyla, ABD ikinci hamlesini yaptı. 2003-04'te ABD, PKK' nin bölünmesi ve güdümüne girmesi amacıyla Osman Öcalan ve Nizamettin Taş üzerinden tasfiyeci bir grubu destekledi. Bununla PKK'nin bölünmesi ve giderek etkisizleştirilmesi hedeflendi. Ancak bu da boşa çıkınca, ABD son hamlesini, Türkiye'yle işbirliğinin temellerini attığı Bush-Erdoğan görüşmesinde yaptı.
Türkiye'yle ilişkileri 1 Mart 2003'teki tezkere krizi nedeniyle bozulsa da ABD, Ortadoğu'da hiçbir zaman Türkiye'yi gözden çıkarmadı. Saddam'ın düşürülmesinde Güney Kürdistanlı güçleri yanına alan ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, özellikle de İran'ın bertaraf edilmesinde başka müttefikler de arıyor. Bu amaçla özellikle 1999'dan sonra PKK' ye karşı daha büyük hamleler yapan ABD, böylece Türkiye'yi de yanına çekmeye çalışıyor. ABD aynı zamanda PKK' nin tasfiyesi üzerinden Türkiye ve Güneyli güçler arasında işbirliğini de geliştirmeye çalışıyor. İran'a karşı Türkiye-Güney Kürdistan yönetimini ittifakını önemseyen ABD, şu anda bütün politikalarını bunun için hayata geçirmeye çalışıyor. Bu yüzden de pazarlığını PKK üzerinden geliştiriyor. Bu da ABD'nin esas amacının kendi emperyalist bölge politikaları olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Burada görülmesi gereken gerçeklik şu olmalıdır, emperyalizme güvenmek yada emperyalist gerici güçler arasındaki yarıklar üzerine politikaları bina etmenin Kürtler için yeni yıkımlardan başka bir sonuç vermeyeceğidir. Defalarca kez ABD emperyalizmi Kürtleri çıkarları için kullanmış, işi bittiğinde sıkılmış limon gibi kurtların önüne atmıştır. Bugün PKK ve Güneyli Kürtlere karşı yapılan operasyonlar da bu gerçeği yakıcı olarak ortaya koyuyor ve aynı zamanda PKK’ nin gerçek dostlarının Türkiye emekçi halkları, devrimciler, sosyalistler ve bölge halkları olduğunu ve buna uygun bir devrimci politika izlenerek, emperyalist ve faşist gerici kuşatma saldırısını boşa çıkarılabilir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|