DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
TC DEVLETİNİN KÜRT SORUNUNDA ÇIKMAZI PİŞMANLIK YASALARI
Kürdistan
Kürt özgürlük harketini içten çökertmek ve etkisiz hale getirmek amacıyla bugüne kadar 8 kez değişik  adlarla pişmanlık/itirafçılık yasası çıkartıldı. Büyük beklentiler içinde çıkarılan bu yasalırn hiç birisi de TC devletinin beklentilerine yanıt vermediği gibi Kürt özgürlük hareketinin etkisiz kılınması ve içten çözülmesi beklentisine de çözüm olmadı. AKP hükümeti “Baba ve Ananızın evine dönün” adı altında yeni bir pişmanlık yasası çıkartılıyor. Kürt özgürlük harketine yönelik top yekün saldırı  konseptine bağlı olarak gündemleştirlen pişmanlık yasası, Kürtlerin haklı ve meşru istemlerinden vaz geçerek, hak istemlerinden vaz geçerek devlete teslim olmasını hedefliyor.
Hatırlanacağı üzere TC devletinin  PKK'ye karşı savaş konseptinin bir ayağı olarak belli aralıklarla devreye koyduğu pişmanlık/itirafçılık yasalarının tarihi 1985'e kadar uzanıyor. PKK'nin silahlı mücadeleyi başlattığı 1984'ten bir yıl sonra 1985'te ilk pişmanlık yasası çıkartıldı. 1985'ten 2003'teki 'Topluma Kazandırma Yasası'na kadar toplam 8 kez pişmanlık/itirafçılık yasası çıktı. AKP Hükümet çözüm olmadığını bilmesine rağmen 'acaba bu kez tutar mı?' mantığıyla 9.'cu pişmanlık-itirafçılık yasasının peşinde. Bugüne kadar peş peşe çıkartılan bu ihanet yasalarının beklenen sonucu vermediğini tek başına rakamlar ortaya koyuyor. Adalet Bakanlığı'nın resmi kayıtlarına göre; Turgut Özal'ın ANAP ihükümeti döneminde 11 Haziran 1985'te çıkartılan 3216 sayılı yasadan yararlanan örgüt üyesi sayısı 157. Beklenen sonuç alınamayınca bu kez 1988'de 3416 sayılı Pişmanlık Yasası çıkartıldı. Bu yasadan sadece 359 kişi yararlandı. Devlet aynı pişmanlık yasalarında ısrar etti ve bu kez 1990'da bir başka yasa çıkardı. Bu yasadan ise sadece 152 kişi yararlandı. Bunu 1992'deki 4'üncü pişmanlık yasası izledi. Toplam 393 kişi itirafçılık yasasından yararlandı. Devlet bu yasalardan beklediği sonucu alamamasına rağmen tutumunu değiştirmedi. 1995'te toplam 409 kişinin yararlandırıldığı 4085 sayılı İtirafçılık Yasası'nı çıkarttı. Bunu 1999'daki 562 kişinin yararlandığı 4450 sayılı yasa izledi. PKK'nin silahlı güçlerini sınır dışına çekmesinin ardından 2000 yılında 1999'daki yasanın süresi uzatıldı. Sadece 8 kişinin yararlandığı bu yasa da diğerleri gibi fiyaskoyla sonuçlandı.
Devletin bu yasaları çıkarmasındaki temel amaç, örgütte bir çözülme yaratmak ve içte çökertmekti. Devlet bu çözülme için helikopterlerden bildiriler attı, gerilla ailelerine baskı uyguladı, ev, iş, eş ve 'mutlu bir yaşam' vaat etti. Ancak beklenen olmadı. Hedef tutturulamadığı gibi üstelik itirafçılar da devletin başına bela oldu. Teslim olduklarında askeri birimlere yer gösteren, yer yer operasyonlara katılan itirafçılar, zamanla çeteleşti ve devlet görevlileriyle adam kaçırma, gasp, uyuşturucu ticareti, tecavüz, faili meçhul cinayet gibi kirli işlere bulaştı. Ucu rütbeli askerlere dayanan ve askeri cemselerle uyuşturucu taşıdığı belirlenen Yüksekova Çetesi'nin en önemli tetikçilerinden biri itirafçı Kahraman Bilgiç'ti. Yine Abdülhakim Güven ve İbrahim Babat gibi daha birçok itirafçı, faili meçhul siyasi cinayetlerden uyuşturucu ticaretine kadar bir yığın kirli faaliyette kullanıldı. Bölge'de 1990'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin tetikçileri ağırlıklı olarak itirafçılardı.



 Susurluk Çetesi'nin tetikçileri arasında da yine itirafçılar yer alıyordu. Son olarak, Şemdinli'de ortaya çıkan çetenin baş aktörü de pişmanlık yasalarından yararlandırılan Veysel Ateş adlı bir itirafçıydı. Ateş, Umut Kitabevi'ne el bombası attığı esnada suçüstü yakalandı. Bölge'de operasyonel faaliyetlerde kullanılan itirafçılar, Kürtlerin yoğun olarak göç etmek zorunda kaldığı metropol kentlerde de ajan-kontra faaliyetlerini sürdürdü. Bölge'de doğrudan JİTEM bünyesinde çalıştırılan itirafçılar kentlerde Emniyet Terörle Mücadele ve İstihbarat Şubeleri'nin kontrolüne girdi. Dahası itirafçılar klel kulak avcısı olarak örgütlenidler ve her ürlü kirliliğin uygulayıcııs oldular. Devletin kullanıp bir kenara attığı bazı itirafçılar ise sınır içi ve dışı operasyonlarda öldürülerek, tasfiye edildi.
Aslında amacı PKK’yi çökertmek olan devletin pişmanlık/itirafçılık yasaları böylece çöktü. PKK'nin silahlı güçlerini sınır dışına çekmesiyle birlikte başlayan çatışmasızlık sürecinde özellikle ABD'nin de isteğiyle devlet yeni bir yasal düzenleme hazırlığı içerisine girdi. 2003'te kamuoyunda 'Eve Dönüş Yasası' olarak bilinen 'Topluma Kazandırma Yasası' çıkartıldı. Örgütün yönetim kademesini kapsam dışında tutan bu yasanın da mantık olarak öncekilerden farkı yoktu. Yasadan yararlanmak isteyenlerin öncelikli olarak örgüte dair önemli bilgiler vermesi yani itirafçı olması gerekiyordu. Oysa kamuoyunun ve Kürt tarafının beklentisi pişmanlığı dayatan onur kırıcı bir yasa değil tam tersine 'Demokratik Katılım Yasası' olarak formüle edilen bir düzenlemeydi. Kürt tarafının ortaya koyduğu çözüm önerileri üstelik salt kendi başına bir af düzenlemesinin Kürt sorununu çözmeyeceği yönündeydi. Kürt tarafı, kapsamlı bir çözüm paketinin oluşturulması gerektiğini, af düzenlemesinin de bu paketin sadece bir parçası olabileceğini defalarca dile getirdi. Buna rağmen hükümet bildiğinde ısrar etti. Asıl amacın sonradan Hizbullah ve diğer dini örgüt mensuplarını yasadan yararlandırmak olduğu ortaya çıktı. 59'uncu hükümetin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in 18 Kasım 2005'te yazılı bir soru önergesine verdiği yanıta göre; 13 Ekim 2005 tarihi itibariyle 'Topluma Kazandırma Yasası'ndan bin 654'ü cezaevi içinden, bin 258'i de cezaevi dışından olmak üzere toplam 2 bin 912 kişi yararlandı. Resmi olmayan verilere göre, bu yasadan Hizbullah, İBDA-C gibi radikal dinci örgüt üyelerinin yararlanma oranı yüzde 70'ler seviyesinde. Hatta Sivas'ta 37 aydının diri diri yakıldığı Sivas Katliamı davası sanıkları da yararlanmak için başvurdu. AKP'nin eğilimi bu kişilerin de yasadan yararlandırılması yönündeydi ancak, kamuoyundaki tepkiler üzerine hükümet geri adım attı.
'Dağa Dönüş Yasası' olarak da bilinen 'Eve Dönüş Yasası' tıpkı önceki yasalar gibi bekleneni vermedi. Hükümet yaklaşık 5 bin örgüt üyesinin başvuracağı beklentisindeydi. Bu beklentinin dayandığı devlet görüşü şuydu: 'Silahlı mücadele durunca örgüt de kendi içinde çözülür.' Ancak bu gerçekleşmedi. 5 bin kişi gelmediği gibi başvuranların çoğunun cezaevinden olması da düzenlemeyi hedefinden uzaklaştıran bir başka önemli faktör oldu. ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden gelen kimi mesajlar da 'Bu bizim önerdiğimiz yasa değildi' şeklinde oldu. Yasanın amacına ulaşmadığını en iyi dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ortaya koydu. Aksu 30 Ocak 2004 tarihinde yaptığı açıklamada '...Daha iyi olabilirdi. Özellikle Kuzey Irak'tan daha çok gelen olabilirdi. Ancak, örgüt yoğun ambargo uyguluyor. Ambargo halen de devam ediyor...'
'Eve Dönüş Yasası'nın başarısızlığını örgütün silahlı kadroları üzerindeki baskıya dayandıran hükümet, şimdi yine benzer bir yasa peşinde. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Dağa çıkışı engellemenin adımlarını atıyoruz' diyerek, yeni düzenlemeye gidileceği mesajını verdi. Erdoğan, 'Şu anda çok farklı noktadayız. Yeni bir çalışmayla dağa çıkışları minimize edebilir, sonra dağdan inişi sağlayabiliriz' dedi. Erdoğan özellikle silahlı eylemlere karışmayanların dönüşünün hedeflendiğini bildirdi. Bunu daha önce Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ da dile getirmişti. Başbuğ, örgüte katılımın engellenmesi gerektiğini 'Devlet bu konuda şimdiye kadar başarı sağlayamadı' sözleriyle dile getirirken, 1999 sonrası örgüte katılıp da silahlı eylemlere karışmayanların örgütten kopartılması gerektiğini savunmuştu. Hükümet şimdi TSK'nin planı kapsamında yasal düzenlemeye gitmeyi hedefliyor. Edinilen bilgilere göre, 'Eve Dönüş Yasası'nın revize edilerek yeniden devreye sokulması planlanıyor. Erdoğan'ın 'Gelip teslim olacaklar' şeklindeki sözleri gündemdeki yeni düzenlemenin itirafçılığı öngördüğünü ortaya koyuyor. Bu kez de hedef yine alt silahlı kadrolar. Devlet ve hükümeti yeni bir nitelik taşımayan bu düzenlemeye götüren temel görüş, 'PKK köşeye sıkıştı. Çıkartılacak bir yasa örgütten kopuşları beraberinde getirir' şeklinde bildik formüle dayanıyor.
Yani hükümet 8 kez denenen ve sonuç almayan bir yasayı bir kez daha denemek istiyor. Yeni düzenlemeyle birlikte ABD ve Güney Kürdistan Yönetimi üzerinden PKK'ye yönelik askeri, siyasi, diplomatik kuşatmanın arttırılması, örgütün hareketsiz hale getirilmesi hedefleniyor. Bunun bir ayağını da çocukları dağda olan ailelere dönük baskılar oluşturuyor. Bu noktada hükümetin, özellikle AKP'nin Bölge vekillerinin ailelerle bire bir ilişkiye geçmeye çalışacağı belirtiliyor. Bütün bu aşamalara paralel olarak düzenlemenin sonuç getirebilmesi için ayrıca içte ve dışda operasyonlara da ağırlık verileceği bildiriliyor.
Kürt sorunu demokratik halkçi bir temelde çözülmedne itirafçı yasalrla  PKK’nin dağıtılması ve etkisiz hale getirlmesi  hayalden öteye bir anlam ifade etmeyecektir. Onun içindir ki AKP’nin gündeme getirdiği yeni pişmanlık-itirafçılık yasasıda öncekilerin akibetine  uğramaktan kurtulamayacak ve Kürt emekçileri ve gerilla ihanet dayatmasını ellerinin tersiyle geriye iterek faşist kuşatma direnişle yarılacaktır.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Kürdistan

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.08 Saniye