GÜÇ NEDİR VE GÜCÜMÜZÜ DOĞRU TANIYALIM -2 –

GÜCÜN GÖLGESİNDE YAŞAYAN HİÇLER Kendisi bir güç ya da güçlü olamayan birey, bir başka güç olarak gördüğü ya da kendi özel durumuna oranla güç olarak algıladığı bir birey ya da olgunun gölgesinde, bir bakıma koruması altında bulunma gerek ve zorunluluğu duyar. Zaten, bu gerek ve zorunluluğu duymasa bile, “güç”, ondan yararlanmak isteyecek ve sanki yardımcı olmak istiyormuşçasına onu gölgesine(!) almaya çalışacaktır. Güçlünün güçsüze bakış ve yorumuyla, güçsüzün güçlüye bakış ve yorumu çok farklı gibi görünse de, aslında aynı mantık ekseninde algılanması olasıdır. Şöyle ki, güçlünün güçsüze yaklaşımı, kendisinin sahip olduklarına muhtaç olandan bir ad altında yararlanma psikolojisiyle bilinçaltının harekete geçmesi şeklindedir. Güçsüz ise, güçlü olana, ya da güçlünün sahip olduklarına muhtaçlık düşüncesinin zorunluluğuyla, güçlü olana itaat etme ya da sığınma gerekliliğini bilinçaltında hissetmesidir. Her iki durumda da, bir muhtaç olma durumu, bir zorunluluk yansıması, bir bilinçaltı aktivasyonu söz konusudur. Aslında buradaki muhtaç olma ve zorunluluk durumları, gerçek anlamda yaşamsal olmayıp, nesnel ya da güncel gereksinimlerin elde ediliş süreciyle doğrudan bağıntılıdır.
Kendi özüne güvensizliği ile bireyin kendi iç dünyasında yaratmış olduğu zayıflık ve güçsüzlük, kendisinden daha güçlü olmasa bile, özgüveni daha güçlü başka birilerine, zayıf olanın bu duygusunu kullanma fırsatı verecektir. Bireyin, kendisini güçsüz ve kendisine yetebilen bir yapıda hissedememesi, kendisini, koruması altında bulunmak isteyeceği güçlerin arayışına götürebilecektir. Bu yapıdaki birey, kendi öz varlığını ve kişiliğini bir anlamda askıya alacak, donduracak, ruhsuz kalacaktır. Güçsüzlüğünü, zayıflığını kabullenen birey, bir bakıma ruhsuzluğunu da kabullenmeye ve hatta itirafa yönelmiştir. Çünkü başka bir insan, güç ya da olgunun koruması altında bulunmayı yaşam biçimi olarak kabul etmiş bir insanın, kendi içsel dünyasından ve değerlerinden ödün vermeden yaşamını sürdürebilmesi olanaksızdır.
İçsel değerlerini bir kenara koyabilen, kişiliğini bir başkasının ölçütlerine göre yeniden düzenleyen, hatta ruhunun esaretini göze alarak özgürlüğünden her tür ödünü verebilen bir insanın, bir hiç olması kaçınılmazdır. Çünkü bir insanı hiç olmaktan koruyan, öznel varlığı, inandığı değerleri ve özgür yaşamıdır. Bir başka bireyi ya da olguyu, kendisi üzerinde bir güç olarak gören ve kabullenen birey, bir hiç olmayı da kabullenmiştir. Bertrand Russell’in “İnsanlar üzerindeki güç, aslında yapmamaları gereken şeyleri yapmalarını sağlamakla gösterilir” sözü, bireylerin, aslında yapmak istemedikleri halde yapmak zorunda kalışlarından dolayı bir gücün gölgesinde yaşamayı kabul etmeleriyle, bir hiç olmayı kabullendiklerinin bir başka anlatım biçimidir.
Afşar Timuçin, gücün açılımını şöyle yapar: Kendini koruma ve etkin kılma içgüdüsü her yerde insanı, özellikle belli bir bilinç yetkinliğine ulaşamamış insanı güç kazanmaya ve iktidar olmaya itiyor. İnsan için en iyi korunma biçimi, güçlü olmakla belirgindir. İnsan için gerçek anlamda korunma, saklanmakla ya da kaçmakla olduğu kadar, üstüne gitmekle yani saldırıyla ilgilidir. Tek başına çok güçsüz bir varlık olan, ancak toplumsallıkla gerçek etkinliğini ortaya koyabilen insan bireyi özellikle kendini koruyabilme adına durmadan toplumsal güç oluşturma tasarıları geliştirir. Bu da bitmez tükenmez bir güç arayışı demektir. Bu durum bize, korunmanın etkin ve edilgin olmak üzere birbirini tümleyen iki yüzü olduğunu gösteriyor. Her güç arayışının temelinde bir korku etkeninin varolduğunu kolayca görebiliriz. Güçsüzlüğünden korkan insan ya da güçsüzlüğü nedeniyle pek çok dış etkenden korkan insan, güç oluşturmak için ince hesaplar yapmak zorunda olacaktır. (felsefe logos/16)
İYİ VE YARARLI GÜÇ Doğru güç, iyi ve yararlı olan, değerli olan, tümel yaşamın yararına olan güçtür. Yararlı güce sahip olan insan değerlidir. Nietzsche “Güç İstenci”nde, bir insanın değerinin, onun insanlar için ne denli yararlı olduğu ya da ne denli zarar verdiğine göre belirlendiğini söyler. Gücün doğru ve değerli olması hangi koşullara bağlıdır, hangi koşulları gerektirir? Doğaldır ki bir olgunun ya da herhangi bir şeyin iyiliği, onun yararlılığı ile doğru orantılıdır. Ne denli yararlıysa o denli iyi olarak kabul edilir. Buradaki “iyi” ve “yarar” sözcüklerinin kapsamının da bireysel bazda değil, tümel yaşamı; tüm insanlığı içine alacak denli algılanması gerektiği, gerekliliği de açıktır. Çevremizdeki en basit, en sıradan konuları bile bu nokta için örnek alabiliriz. İyi insan dendiğinde, en azından yararlı olması düşünülür, yararlı olmasa bile, hiç değilse zararlı olmaması umulur. (Öylesi bir dünyada yaşıyoruz ki, zarar görmeyeceğimizden emin olduğumuz nötr bir olguyu – durumu – bireyi “iyi” görür olduk!) İyiliğin gerektirdiği ön koşul, bireysel anlamda değilse bile, genel anlamda, insanlığa ve tümel yaşama yararlı olmasıdır. “Kendisine bile hayrı yok” yakıştırması yapılan bir bireyin “kimseye yararı yok” durumunda olduğunu biliriz. Kimseye –kendisine bile- yararı olamayan bir insanın güçsüzlüğü ve zavallılığı yadsınmaz bir gerçektir. Kendisine bile yararı olamamak! Çokça örnekleyebiliriz bu tabloyu. Hemen aklımıza gelen, bireyin zavallılığı ve güçsüzlüğüdür. Bireysel anlamda güçsüz olanın, bir şeyler üretebilmesi ve verimliliği düşünülemez. Burada bireysel güçsüzlüğü öznel ya da nesnel açılardan ele alabiliriz. İster bireyin içsel ve düşünsel dünyalarındaki güçsüzlüğünü; ister nesnel sahiplikleri –dış dünyasındaki güçsüzlüğünü dikkate alalım, hep bireyin, öncelikle kendi özel dünyasına ve sonra da kendisi dışındaki dünyaya bir şeyler katması, üreticiliği ve verimliliği beklenir. Bu iki dünyasında da hiçliği görülen bireyin güçsüzlüğü ve dolayısıyla zavallılığı mutlaktır. Bunun nedenleri, ya doğuştan getirilmiş gensel yapısı; ya da doğumdan sonra çevrenin yanlış etkilemesiyle oluşturulmuş ruhsal altyapısıdır. Nietzsche de, “Güç İstenci”nde, “güçlü ve zayıf insan” kavramının, birçok gücün kalıtımla bireylere geçişinin kanıtı ve bir toplamı olduğunu savlayarak, gücün bireylerdeki kalıtımsal varlığına dikkat çekmiştir. Birincisi için, ki bunların oranı düşüktür, bireyin yapabileceği pek fazla bir şey olamamakla birlikte, ikincisi için kesin kurtuluş olasıdır. Birey, çevresi tarafından negatif etkilenim sonucu oluşmuş - güçsüz ve zayıf – ruhsal altyapısından inançlı, bilinçli ve sürekli çabalarıyla kurtulabilecektir: Her zoru başarmak için gerekli olan “inanmak” ile!
İyi olarak kabul edilen, temelde yararlı olması umulan, ve fakat en azından da zararı beklenmeyendir. Buradan, “yararı olmayan şey zararlıdır” sonucu çıkarılamaz. Ama tümüyle yanlış bir düşünce de değildir bu. Çünkü yararlı olmayan doğrudan zararlı değilse bile en azından nötrdür. Nötr bir konunun yararı yoksa, yararlı değilse, bunu “iyi” olarak kabullenmemiz de kolay olmayacak ve ayrıca kararlarımızı da zorlayıcı olacaktır. Bu durumda “iyi güç” denince nasıl bir olgu oluşmalı belleklerimizde? Tabii ki genel anlamda düşünülürse, tümel yaşamın, insanlığın yararına olan bir gücün anlaşılması gerektir. Gerek bireysel, gerek toplumsal, gerek militarist, gerek yasal, gerek hukuksal, gerekse de devlet gücü olarak; hangi boyutuyla düşünürsek düşünelim, güç, hem genel insanlığın yararına ise, ve hem de bireysel bazda bireylerin yararına ise, burada gücün doğru ve iyi olduğu ancak düşünülebilecektir!..
Bireysel alanda doğru güç, iyi güç, nedense insanları çoğunlukla “çıkar” düşüncesine götürmektedir. Oysa toplumsal anlamda da aynı derecede, aynı oranda çıkarlar pekala söz konusu olabilecektir; olabilmektedir! O zaman, genel anlamda konunun ele alınması daha doğru ve daha yararlı olacaktır. Tümel yaşama yararının ele alınması ve işlenmesi en doğrusu olacaktır şüphesiz. Peki, hangi güç insanlığın yararınadır? Tabii ki, en azından bireysel anlamda bile, insana – insanlığa artı değerler kazandırabilir nitelikli, insana hep güzellikler veren, güzelliklere götüren güç olacaktır, olmalıdır.
YARARLI GÜÇ, GÜZELLİKLERE GÖTÜREN GÜÇ OLMALIDIR Nedense, güç denince hemen “kuvvet” akla gelir! Oysa, düşünsel analiz açısından, gücün en basit, en zavallı karşılığı olarak alabiliriz kuvvet’i! Çünkü eğer güç, kuvveti, hatta bir anlamda “kaba kuvvet”i temsil ederse, olumlu anlamdaki tüm güç analizlerini bir potada basitleştirmiş oluruz. Ama, gücün kuvvet olarak alınmasının haklı gerekçeleri de olabilmektedir zaman zaman.. Sokaktaki yaşamda güç, kuvvettir: kuvvetli olmaktır, dövebilmektir(!), dayak yememektir! Düşünsel dünyamızı, her ne kadar o da gerçek yaşamın bir kesiti ve süreci olsa da, bilinçsiz, kontrolsüz ve eğitimsiz sokak anlayış ve öngörülerinden tümüyle kurtarabilmiş de değilizdir ne yazık ki! Her birey, belli ölçülerde de olsa, gelişim ve olgunlaşma sürecinde sokaktan geçmektedir. Eğer bireyin gelişim sürecinde artı doğru değerler verilememişse, tümüyle eğitimsiz ve eğitimden uzak sokak kültürü(!)nün ve sokak değerleri(!)nin etkisinde bir birey yetiştirmiş oluruz ki, bu da düşünsel analiz ve irdelemelerden tümüyle yoksun zavallı bir birey olacaktır. Böylesi bir bireyde güç, ancak “kuvvetli” olmayı düşündürteceğinden, genel anlamda insanlığa yararlı olabilecek bir güç –tümüyle olanaksız olmasa da- beklenemeyecektir. Michel Foucault, gücün olumluluğunu şöyle belirler: “Eğer güç yalnızca engelleyici olsaydı, eğer hayır demekten başka bir şey yapmamış olsaydı, ona boyun eğecek birisinin bulunabileceğine inanıyor musunuz? Gücün değerini koruyan, onaylanır kılan, onun yalnızca üzerimizdeki hayır diyen bir kuvvet olmayıp, şeyleri evirip çevirmesi ve üretmesi, hazzı teşvik etmesi, bilgiyi oluşturması, söylem üretmesidir. Onu, işlevi engellemek olan negatif bir örnek olarak değil, toplumsal sistemin bütününe nüfuz etmiş olan üretken bir şebeke olarak düşünmeliyiz.” (Power Knowledge) SONUÇ Niteliği ne olursa olsun herhangi bir güç, eğer genel anlamda insana, insanlığa ve de en önemlisi tümel yaşama bir yarar sağlayıcı nitelikli değilse, yaşama artılar katmıyorsa, kazandıramıyorsa, bu gücün iyi ve doğru bir güç olarak kabul edilmesi kesinlikle olanaksızdır. Çünkü iyi olan, güzel olan; yararı umulan olmalıdır, güzelliklere götüren ve güzellikler yaşatan olmalıdır.
|
|
| |
Ortalama Puan: 5 Toplam Oy: 1

|
|
|